YERALTI GÜNLÜKLERİ SERİSİ-1.KİTAP
Açlık Oyunları serisinin yazarı Suzanne Collins'in yeni bir fantastik serisi var karşımızda. Aslında bu seri, Açlık Oyunları'ndan önce yazılmış ve yayımlanmış. Biz de ise tam tersi olmuş. Açlık Oyunları serisi çok tutulunca, yayın evi yazarın daha önceki kitaplarını da Türkçeye çevirip basma kararı almış. Toplam 5 kitaplık serinin şu ana kadar 4 kitabı yayımlandı. Beşinci de yoldadır sanırım.
Yeraltı Günlükleri Serisi aslında bir çocuk kitabı.  Ya da şöyle diyeyim. hem büyüklere hem çocuklara hitap ediyor. Tıpkı Harry Potterlar gibi. Her yaştan kitapseverlerin sıkılmadan okuyacağı, olay örgüsünü merakla takip edeceği bir kitap.  Gri Kehanet ise serinin ilk kitabı.
Gelelim kitabın konusuna; Gregor, Newyork'ta bir apartman dairesinde annesi, büyükannesi ve iki küçük kızkardeşiyle birlikte yaşayan 11 yaşında bir çocuktur. Babası bir kaç yıl önce aniden ortadan kaybolmuş ve bir daha haber alınamıştır. O günden sonra annesi tam gün çalışmaya başlamış ve küçük kızkardeşlerine bakmak da Gregor'a düşmüştür.
Artık yaz tatilindedirler. Gregor'un bütün arkadaşları ve kız kardeşi Lizzie yaz kampındadır. Gregor ise, küçük kız kardeşi Bot'a ve büyükkannesine bakabilmek için evde kalmıştır. Birgün kızkardeşi Bot apartmanın hava deliğine yuvarlanır. Annesine kardeşini asla bırakmayacağına dair söz vermiş olan Gregor da peşinden gider. Ve birden kendilerini hiç ummadıkları, çok fantastik bir dünyada bulurlar. Konuşan dev hamamböcekleri, insanlarla arkadaş olan yarasalar bu yeraltı dünyasının olağan gerçekleridir. Ve burada Gregor'u hiç ummadığı bir süpriz beklemektedir.
Kitabı daha fazla anlatmam, okuyacak olanların  tadını kaçırabilir. O yüzden burada kesiyorum. Ama süprizli, merak uyandıran, heyacan verici bir macera okuyacağınızı ve okurken hiç sıkılmayacağınızı söyleyebilirim.
Seriyi kendi içinde, yazarın önceki okuduğum kitaplarıyla kıyaslamadan değerlendireceğim. Bana göre Gri  Kehanet 5 üzerinden 5'i hakeden bir ilk kitap. 
2 Aralık 2011 Cuma
28 Kasım 2011 Pazartesi
IŞIK TANRIÇASI - P.C. CAST
Colarado’lu dekoratör Pamela  ile Işık Tanrısı  Apollon’un Las Vegas’da kesişen yollarını ve gelişen aşk hikayesini  anlatıyor.  Serinin ilk kitapları Deniz Tanrıçası ve Bahar  Tanrıçası’ndan farklı olarak , burada kadın karakter vücudunu  bir tanrıça ile değişmiyor. Işık Tanrısının karşısına kendi “ölümlü”  kimliği ile çıkıyor.  Yine diğer ilk iki kitabın aksine; Apollon modern  dünyayı ziyarete geliyor ve  Las Vegas’da mahsur kalıyor. Olympos’a  dönüşünün mümkün  olacağı güne kadar tanrı güçlerini  kaybedip , ölümlü bir erkeğe dönüşüyor. 
Bahar Tanrıçası’nda hikayesini okuduğumuz Hades ve  Lina’ya bu kitapta misafir karakterler olarak rastlayınca  çok sevindim.  Aşk acısı çeken, ölümlü bir kadına hissettiği duygularla ne yapacağını  bilemeyen Apollon’a destek olan, ona yol  gösteren  arkadaşlar olarak yer alıyorlardı kitapta. Aşk hikayesini  okuduğum karakterlerin “mutlu sondan” sonrasını hep merak etmişimdir. O  yüzden bu türlü rastlaşmalar beni ziyadesiyle mutlu ediyor.   
Bu kitapta da gördüğüm kadarıyla, Hades ve Lina’nın  mutlu birliktelikleri Apollon’u çok etkilemiş ve onun duygusal olarak  olgunlaşmasına, Olympos sakinleri ya da güzel, ölümlü, eski dünya  kadınlarıyla yaşadığı uçucu heyecanlar yerine, derinliği  olan , benliğini dolduran bir aşk arayışına girmesine sebep olmuş.   Kitaptaki karakterlerin aşk hikayesine bu açıdan bakılınca,  inandırıcılık kazanıyor. Yoksa uçarı Apollon’un modern dünyadaki bir  kadına iki gün içinde aşık olup,  onu ruh ikizi bellemesine  mana veremiyorsunuz. 
Tanrıça serisinde şu ana kadar en sevdiğim, bitmesini  hiç istemediğim, ama yine bir solukta, yutarcasına okuduğum kitap Bahar  Tanrıçası. 
 Işık Tanrıçası da rahat okunuyor. Hikaye kolay  ilerliyor. Demin de dediğim gibi Hades ve Lina ile karşılaşmak çok tatlı  ama Bahar Tanrıçasının dimağımda bıraktığı lezzeti bırakmıyor. O yüzden  bu kitaba 5 üzerinden 4 verebiliyorum ancak.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)

 
