Colarado’lu dekoratör Pamela  ile Işık Tanrısı  Apollon’un Las Vegas’da kesişen yollarını ve gelişen aşk hikayesini  anlatıyor.  Serinin ilk kitapları Deniz Tanrıçası ve Bahar  Tanrıçası’ndan farklı olarak , burada kadın karakter vücudunu  bir tanrıça ile değişmiyor. Işık Tanrısının karşısına kendi “ölümlü”  kimliği ile çıkıyor.  Yine diğer ilk iki kitabın aksine; Apollon modern  dünyayı ziyarete geliyor ve  Las Vegas’da mahsur kalıyor. Olympos’a  dönüşünün mümkün  olacağı güne kadar tanrı güçlerini  kaybedip , ölümlü bir erkeğe dönüşüyor. 
Bahar Tanrıçası’nda hikayesini okuduğumuz Hades ve  Lina’ya bu kitapta misafir karakterler olarak rastlayınca  çok sevindim.  Aşk acısı çeken, ölümlü bir kadına hissettiği duygularla ne yapacağını  bilemeyen Apollon’a destek olan, ona yol  gösteren  arkadaşlar olarak yer alıyorlardı kitapta. Aşk hikayesini  okuduğum karakterlerin “mutlu sondan” sonrasını hep merak etmişimdir. O  yüzden bu türlü rastlaşmalar beni ziyadesiyle mutlu ediyor.   
Bu kitapta da gördüğüm kadarıyla, Hades ve Lina’nın  mutlu birliktelikleri Apollon’u çok etkilemiş ve onun duygusal olarak  olgunlaşmasına, Olympos sakinleri ya da güzel, ölümlü, eski dünya  kadınlarıyla yaşadığı uçucu heyecanlar yerine, derinliği  olan , benliğini dolduran bir aşk arayışına girmesine sebep olmuş.   Kitaptaki karakterlerin aşk hikayesine bu açıdan bakılınca,  inandırıcılık kazanıyor. Yoksa uçarı Apollon’un modern dünyadaki bir  kadına iki gün içinde aşık olup,  onu ruh ikizi bellemesine  mana veremiyorsunuz. 
Tanrıça serisinde şu ana kadar en sevdiğim, bitmesini  hiç istemediğim, ama yine bir solukta, yutarcasına okuduğum kitap Bahar  Tanrıçası. 
 Işık Tanrıçası da rahat okunuyor. Hikaye kolay  ilerliyor. Demin de dediğim gibi Hades ve Lina ile karşılaşmak çok tatlı  ama Bahar Tanrıçasının dimağımda bıraktığı lezzeti bırakmıyor. O yüzden  bu kitaba 5 üzerinden 4 verebiliyorum ancak.

 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder